16 Ocak 2009 Cuma

Babacan: Türkiye Gazze için yoğun çaba içinde

Gazze’de yaşanan gelişmeleri değerlendiren Babacan, son 1 haftadır yaşananları “insanlık trajedisi” olarak niteledi. Hamas-İsrail ateşkesinin bozulmasının, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın görev süresinin 9 Ocak’ta doluyor olmasının ve İsrail’de yaklaşan seçimlerin, şu andaki kötü tabloyu beraberinde getirdiğini belirten Babacan, Türkiye olarak güçlü bir tepki verdiklerini, çünkü bu sorunun silah kullanılarak çözülemeyeceğine inandıklarını kaydetti.

Babacan, Ortadoğu’daki pek çok sorunun temel çözüm enstrümanının siyasal diyalog ve diplomasi olması gerektiğine inandıklarını vurgulayarak, Türkiye’nin Annapolis sürecine ve İsrail-Suriye barış görüşmelerinin başlamasına sağladığı katkıları hatırlattı.

Ağırlıklı olarak Suriye-İsrail barış görüşmelerinin ele alındığı, İsrail Başbakanı Ehud Olmert’in Türkiye ziyaretinden 5 gün sonra, Gazze’deki gelişmelerin yaşanmasının üzüntü yarattığını ifade eden Ali Babacan, şöyle konuştu:

“Bir yandan barış görüşmeleri devam ederken ve üstelik neredeyse adını 5. tur koyabileceğimiz bir temas trafiği varken, bir yandan böyle bir çatışmanın patlak vermesi kuşkusuz bizi üzdü ve bu şartlarda Suriye-İsrail sürecinin sürdürülemeyeceğini biz ilan ettik, yani bir bakıma onu şu anda askıya aldık, rafa koyduk. Ne zamana kadar? Ta ki barış görüşmeleri için uygun zemin ve ortam oluşuncaya kadar.”

Dünyanın pek çok ülkesinden Gazze’deki gelişmelerle ilgili tepkiler geldiğini, ancak en güçlü tepki veren ülkelerden birinin Türkiye olduğunu belirten Babacan, bundan sonraki süreçle ilgili öngörülerinin sorulması üzerine şöyle konuştu:

“En yanlış politikanın ‘bekle gör politikası’ olacağını düşünüyorum. Maalesef bazı ülkelerde, hatta bazı uluslararası kuruluşlarda bunun izlerini görüyoruz. Özellikle Gürcistan olayıyla kıyasladığınız zaman, Rusya’nın Gürcistan topraklarına girip hareket etmesiyle beraber anında herkes hareketlendi. Bugün böyle bir hava maalesef yok. Bugün aktif olarak çaba gösteren belki bir Türkiye var, belki birkaç ülke daha sayarsınız, başka yok. Tabii bu, kaygı verici doğrusu. Bu konuda daha duyarlı, daha aktif bir tutum görmeyi biz çok arzu ederdik. Ama bunu harekete geçirmek için yoğun bir çaba içindeyiz.”

İsrail tarafıyla saldırıların hemen ardından temasa geçildiğini belirten Babacan, İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni’nin kendisini aradığını ve Livni’ye “bu şekilde sonuç almalarının mümkün olmayacağını, silahların karşılıklı olarak susup, diplomasiye fırsat tanınması gerektiğini” açıkça ifade ettiğini kaydetti.

Babacan, Türkiye’nin tarihsel sorumlulukları olduğunu, konuya yalnızca dış politika konusu olarak bakmadığını vurgulayarak, Filistin davasının Türkiye’de yaşayan pek çok kişi için özel bir konumu olduğunu bildirdi. Özellikle Arap ülkeleri arasında bu sorunun nasıl çözüleceğiyle ilgili bölünmeler görüldüğünü dile getiren Babacan, bazı duruş farklılıkları olduğunu ve bunun giderilmesinin büyük önem taşıdığını bildirdi.

“TÜRKİYE’NİN BİR MİKTAR DAHA AKTİF OLMASINI GEREKLİ GÖRÜYORUZ”
Mısır Dışişleri Bakanı Ebul Geyt’in, Gazze’deki gelişmelerin hemen ardından Ankara’ya yaptığı ziyaretin hatırlatılması üzerine Babacan, Mısır’ın, hem Filistinli grupları biraraya getirmek için çaba sarfettiğini, hem de Hamas-İsrail ateşkesinin temel arabuluculuğunu yaptığını hatırlattı. Babacan, “Türkiye’nin de bundan sonraki dönemde, hem Filistinliler arası uzlaşmada hem de Hamas-İsrail olası ateşkes çalışmalarında bir miktar daha aktif olmasını gerekli görüyoruz. Bu çalışmaları yaparken, Mısır ile beraber olmamız, yakın çalışmamız büyük önem taşıyor” diye konuştu.

Babacan, silahların susmasını, kapsamlı ve sürdürülebilir bir ateşkes anlaşmasının yapılmasını istediklerini ve bu anlaşmanın önemli bir unsurunun da Gazze üzerindeki ablukanın kontrollü bir biçimde, belli güvenceler çerçevesinde kaldırılmasını içermesi gerektiğini anlattı. Bunun ardındansa, Filistinliler arasındaki uzlaşı sürecinin sağlanması, İsrail-Filistin, İsrail-Suriye ve İsrail-Lübnan sürecinin çalışmasının önemli olduğunu vurgulayan Babacan, bu süreçlerin paralel yürütülebileceğine inandıklarını ifade etti ve “Nihayetinde tüm Ortadoğu’yu kapsayan, bir güvenlik ve işbirliği konsepti oluşturmaya başlamamız gerektiğini düşünüyoruz” dedi.

İsrail-Filistin sorunu çözülmeden Ortadoğu’daki sorunlara köklü ve kalıcı bir çözüm üretilmesinin mümkün olmadığını belirten Babacan, Türkiye’nin bölgede güvenilen bir ülke olduğunu, barış ve istikrardan başka bir isteğinin olmadığını vurguladı.

Türkiye’nin Gazze’deki gelişmelerle ilgili aldığı pozisyonunun İsrail’de bir güven bunalımı oluşturup oluşturmadığı yönündeki bir soru üzerine de Babacan, buna inanmadığını, İsrail’in iç basınında Türkiye’nin pozisyonuyla ilgili olumsuz bir haber ya da yoruma rastlanmadığını bildirdi. İsrail’de halkın ancak yarısının şu anki operasyonları desteklediğini ortaya koyan bir kamuoyu yoklamasının açıklandığını da dile getiren Babacan, kara operasyonlarına karşı çıkanların ise ciddi bir yüzdeyi oluşturduklarını kaydetti.

Babacan, Gazze’ye yönelik operasyonların süresinin önemine dikkati çekerek, bunun “tehlikeli ve iyi hesaplanması gereken bir süreç” olduğunu söyledi. Babacan ayrıca, İsrail’in Hamas’ı kendileri açısından tehdit olmaktan silah yoluyla çıkaramayacağını kaydetti, ayrıca Türkiye’nin Gazze’ye yaptığı insani yardımların ulaştığını da sözlerine ekledi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder